Salgının Birinci Yılında Tartışmalara Genel Bakış
Prof.Dr. Alper Şener
Salgın bitmeyen tartışmaların gölgesinde devam ediyor. Türkiye, aslında sağlık politikaları açısından önemli bir sürecin içinden geçiyor. Çünkü hastalığın en çok vurduğu dünyada ilk 20 ülke arasındayız. Vaka sayılarında 2021 yılı içinde Avrupa’da rekorlar kırdık ve tüm bunların ötesinde belki de en keskin tartışmaların yaşandığı ülkelerden biriyiz, ben bunları başlıklar halinde derlemeye çalıştım…
Antiviral Tedavi
Sağlık Bakanlığı 2020 yılında tedavi rehberine HQ’i koyduğunda pek çok bilimsel çevreden ciddi eleştiriler yükseldi ve 2021 yılında rehberden çıkana kadar devam etti. HQ hepimizin bildiği gibi bir sıtma ilacı ama Türkiye’de en çok deneyimleyen hekimler romatoloji uzmanları. İlacın koronada etkisiz olduğu tartışmasız, uzun süre rehberde seçeneklerde yer almasının umarım bir açıklaması vardır, ama burada tehlikeli ve yanlı olan buna bağlı ölümler olduğunu iddia etmek, çünkü bunu gösterir bir veri yok elimizde…Yani ilacı yeterli klinik veri olmadan kullanılmasını eleştirenler, aynı şekilde yine ellerinde veri olmadan ölüme sebep olduğunu iddia ediyor…çok ironik değil mi?
PCR Testi ve Bildirim
Yapılan veya yapılamayan test sayısı da çok tartışılan konulardan biriydi…Burada aslında vaka ve olgu tanımlarından yaşanan karmaşa buna sebep oldu ve geçte olsa 2020 sonunda düzeltildi…Sonrada yetersiz PCR testi tartışmaları başladı. Testin yaygın kullanımı açısından bakıldığında ne kadar çok test- o kadar erken tanı ve karantina/izolasyon ile proaktif salgın yönetimi hedefleniyor. Bunu başarabilen çok az ülke var; Çin ve Kore çok tipik örnekleri. Ama sadece test ile başarmadılar…Çok sıkı yasaklar ile…Dolayısı ile yasak ve sıkı önlem yapamıyorsanız, pozitifliği erken yakalamanın bir anlamı olmuyor…ne yazık ki…Ben yaşadığım çok basit bir örneği anlatayım; 5 gündür PCR testi pozitif olan ve karantina da olması gereken bir kişinin hasta refakatçisi olduğunu hastanede tespit etmiştik…Çünkü hastaneye girişte HES kodu sorulmuyor…Burada en önemli nokta aslında bireysel hassasiyet…
Ölüm Sayıları
En hararetli tartışmalardan biride ölüm bildiriminde yaşandı…İllerdeki ölüm istatistiklerinde ki artışlar kaynak olarak kullanıldı. Hatta Sağlık Bakanına bizzat basın açıklaması sırasında ölüm bildirim formu ile örnek durum üzerinden sorular yöneltildi…Ama burada da – sorulan örnekler özelinde- bir sonuç çıkmadı…Tartışma havada kaldı…Sonuçta bireysel sorumluluk ölüm bildirim formunu dolduran hekimlerindir. Hata veya kasıtlı yanlış bildirim var ise, bunu da denetleyecek ve araştıracak kurum Sağlık Bakanlığıdır. Bunu bilimsel arenada araştırmak başka, spekülasyon yapmak başkadır. Ama diğer taraftan da salgın yönetiminde en önemli noktanın şeffaflık olduğunu unutmadan en düşük mortaliteye sahip ülkelerden biri olarak Türkiye’nin bu durumu daha net veriler ile ortaya koyması iyi olacaktır ve belki de örnek alınacak bir model olacaktır.
Yasaklamalar
Açılma ve kapanmalar yaşadık. Her ne kadar 60 gün altındaki kapanmaların çok etkisi olmadığına yönelik basılı makaleler olsa bile; ülkemize has kapanma taktiği sağlık sisteminin nefes almasını sağladı. Salgın yönetiminde yasaklamaları insan hareketlerinin kısıtlanması ile dolaşımda ki virüs yükünü azaltmak için yapıyoruz. Bunun varyant oluşumu önlemekte de etkili olduğu tahmin ediliyor. Ama asıl tartışma yasaklardan vareste tutulan kişi ve durumlarda yaşandı. Bunların hepsi istisnasız haklı tartışmalardı. Ama daha çok sosyolojik ve psikolojik olarak…Tıbbi açıdan ise tartışılacak bir durum yoktu; yasaklara olmaması gereken uyumsuzluklar oluştu…Bu da genellikle neden bize yasak var serzenişine sebep oldu…İtirazlar yerinde; çünkü salgında uygulanan yasaklarda özel şart ne kadar fazla olur ise; uyumda o kadar az olur ve alacağınız sonuç gecikir.
Aşı ve Aşılama
Tüm dünya aşı temini konusunda sıkıntı yaşadı. Türkiye’de bu sıkıntıyı yaşayan ülkelerden birisiydi. Çünkü aşıya aynı anda herkesin ihtiyacı vardı. Özellikle ABD gibi nüfus dinamiği ve maddi gücü açısından baskın ülkeler kendileri aşı ürettikleri gibi, üretilen aşılara da nerdeyse ilk alıcı olarak el koyma aşamasına geldiler. Çok basit örneği Biontech aşısında yaşandı…Bu aşının birebir aynısı ABD’de geliştirildi ve üretiliyor; Moderna…Almanya menşeili Biontech üretici ülke olan Almanya’ya yar olmadı; toplumun ancak %7’sı iki doz aşılandı- bu satırlar yazılırken-…Diğer taraftan da aşı üreticisi olmayan Türkiye’de ise bu oran %12…Ama yine de tartışmanın odağında aşı yer aldı. Türkiye aşı üretmeyen ülkeler arasında aşı temininde tedarik sıkıntısını en hızlı aşan ülkelerden…Haziran başında iki yabancı aşının Türkiye’de üretimi için son hazırlıklar tamamlanıyor- Sinovac ve Sputnik…Diğer taraftan da toplam 240milyon doz antlaşması yapıldığı duyuruldu- Sinovac, Biontech, Sputnik…Yerli inaktif aşıda faz 3 çalışmaları başladı…Ama en önemli sorun toplumun %24’ü aşı sırası gelmesine rağmen aşılanmadı…Sağlık çalışanlarında da bu oran %14…Yani asıl sorun aşı tedariki değil artık; aşı kararsızlığı…
Bu ve bunun gibi tartışmalar devam edecektir…Hatta salgın bittikten sonra bile…Asıl önemli olan ise; kutuplaşmadan sağlık politikalarına objektif bakabilmek olmalıdır.