PERDE AÇILSIN
Dr. Öğretim Üyesi Feride Marım (KSBÜ Göğüs Hastalıkları AD.)
İnsanları kahkahaya boğan sessizlik deyince ilk akla gelen isim Charlie Chaplin’dir muhakkak. ‘Hayat dar alanda trajedi, geniş açıda komedidir’ sözü de tecrübenin açılımıdır. Boşuna değildir zamanında bizi üzen çoğu şeyin, zamanla gülüp geçtiğimiz kadar sıradanlaşması.
Hayat gerçekten kocaman bir sahne. Hepimiz üstümüze biçilmiş rollerle hayat sahnesinde süreğen şekilde yer alıyoruz. Büyüyoruz, büyüdükçe yeni rollere bürünerek. Oyun içinde oyun oynadığımız çocukluk, ah o özgürce akıp giden yıllar. Sonra bir körebe oyununda tam ebe olmuşken, bizi sobeleyen kendi çocuğumuz oluveriyor birden. Anne, baba sıfatı ekleniyor, ismimizi niteleyen sözlere. Dünya dönüyor ve dönmesini izlerken hepimiz birer görev üstleniyoruz. Perdeler açılıyor, perdeler kapanıyor; sahneler geçiyor sahneler içinde. Devirler açılıyor, devirler kapanıyor; duygular akıyor duygular içinde. Bir an olur ki, tüm sahneler aynı yerde duraklıyor. Birleşiyor tüm mekânlar. Aynılaşıyor her şey, sevinçler aynı,
hüzünler aynı, korkular apaynı. Fonda aynı hüzünlü şarkı. Dünya dönüyor. Perde bilmem kaç? Oynanan son perde: Pandemi.
Üstlendiğimiz rollerden en zoruydu sanırım pandemide sağlık çalışanı olmak. Sağlık ordusunun fedakâr neferleri sözünün vücut bulmuş haliydik. Din, dil, ırk ayırt etmeksizin herkesi vuran, önce sadece bir düşmanla başladı bu savaş. Sonra öyle büyüttü ki kendi cephesini. Esaret, kısıtlılık, parasızlık, işsizlik, açlık, çaresizlik, adaletsizlik… Giderek bencilleşen bu evrendeki biz insanlara verilen en beklenmedik dersti, kendini korumak ve bunu toplum için yapmak. Bizler mi? Birçok zorlu sınavdan çıkıp gelmiş bizler, en zor sınavımızı veriyoruz şu an. Öyle bir senaryolar zinciri sunuldu ki önümüze, ezberlenecek çok
replik var. Farklı senaryolarda, farklı rolleri aynı anda oynamak mesela; en zoru. Hekimsiniz, umutsunuz, çaresiniz, devasınız. Çaresizce sığınılmış son kalesiniz belki de. Ondandır kimse görmesin diye sakladığımız; her kayıpta içimize içimize akıttığımız, her mutlu uğurlayışta dışarıya taşmasına hâkim olamadığımız gözyaşlarımız. Olası yeni bir gelişmeyi kaçırmamak için, yeni çarelere anında ulaşabilmek için uykusuzluğumuza kattığımız uykusuzluklarımız. Hekim rolünden soyunup, eve gelince anne, baba, eş olmanın verdiği sorumlulukla bizi sınayan korkularımız. Evlat olarak masumsa sığınamadığımız koca çınarlarımız. Hekimken, hasta olmak: yaptığımız en kapsamlı empati çalışmalarımız. Başka bir sağlık çalışanının hekimi olmak, bir an hekim mi, hasta yakını mı olduğunu kavrayamamak. Kendi ailen zor zamanlar geçirirken nerde duracağını bilememek, yanlarında olamamak. Saatlerle yarışır gibi, rolden role atlamak. Kaybettiklerimizle, kazandıklarımızla daima sahnede kalmayı başarmak. Perde kapanınca alkış beklentisi olmadan.
Dedim ya, hayat koskoca bir sahne ve yepyeni senaryolar var önümüzde. Yanımıza kar kalan, sadece ve sadece yaşadığımız şu anlar. Bizler iyi oyuncular olmak için çabalamaya devam edelim; ama unutmayın. Ne demiş Charlie Chaplin usta: ‘Hayat ön provası yapılmamış bir tiyatro gösterisidir. Bu, alkışı olmayan tiyatronun perdesi kapanmadan; gülün, şarkı söyleyin, dans edin, âşık olun… Hayatınızın her anını değerlendirin.’