PANDEMİDE LİDERLİK VE KRİZ YÖNETİMİ
Yağmur CAN
Devlet politikaları ve sosyal devlet anlayışı sağlık hizmeti bakımından ülkeden ülkeye değişmekte. Bunun en yakın örneğini koronavirus pandemisinde görmüş bulunduk.
Her ülkenin bu virüse karşı tutumu çok farklı gözlemlendi. Gerek lidere bağlı gerekse ideolojik ve politik görüş ile alakalı olan bu tutumlar alınan önlemlerinin etkisini ve zamanını büyük ölçüde etkiledi. Küreselleşme ve ulaşımın bu denli gelişmesi ile virüsün yayılması paralellik gösterirken, bu sorunun çözümünün ancak ülkelerin birlik içerisinde karar almasından geçtiği bir gerçek. Fakat bu gerçek, çoğu lider tarafından göz ardı edildi. Bu ihmaller ile birlikte koronavirüs, küresel bir kriz haline geldi. Bu yazıda pandeminin iç ve dış politikada nasıl bir etki uyandırdığını, liderlerin koronavirüse olan tutumlarının halk sağlığına olan etkilerini öne çıkan örnekler ile inceleyip analiz edeceğiz.
Boris Johnson ve İngiltere: Sürü Bağışıklığı
Bu yazıdaki ilk örnek, “sürü bağışıklığı” politikası ve söylemleri ile pandemi süresince eleştirilerin konusu olan İngiltere başbakanı Boris Johnson. Dünyada koronavirüs yayılmaya devam ederken İngiltere’de 12 Mart günü hayat normal akışında seyrediyordu. O sırada İtalya mağazaları kapatarak önlemler almak üzere harekete geçmiş, Türkiye ise okulların kapanacağını açıklamıştı. Zaman geçtikçe Johnson ve ekibi, “sürü bağışıklığı”nın etkili bir yol olduğu söylemlerine başladı ve bu söylemlere büyük tepki geldi. Çünkü İngiltere’deki sürü bağışıklığı toplumun yüzde 60’ına yani yaklaşık 40 milyon kişiye tekabül ediyordu. Avrupa’nın diğer ülkelerine kıyasla hızla artan vaka ve ölüm sayıları ve bu politikaya gelen büyük tepkiler üzerine Johnson hükümeti strateji değişikliğine gitti ve önlemler almaya başladı. Varyantların oluşmasıyla birlikte önlemlerin arttırılmasıyla geçen ayların ardından aşı bulundu. Daha sonrasında İngiltere’de başarılı görülen bir aşılama kampanyası hayata geçirildi ve İngiltere’de yasaklar kaldırıldı. Ancak İngiliz seçmenlerinin akıllarında Boris Johnson’ın söylemleri ve başarısız kriz yönetimi hala bulunmakta. Aşılama yapılsa da seçmen Johnson’a güvenmekte ikna olamamış durumda. Bu örneğe bakarak koronavirüs ile mücadelede kısa vadeli ekonomik sonuçlardansa sağlık sonuçlarına daha fazla ağırlık veren hükümetlerin siyasi destek kazandığı görülüyor.
Donald Trump ve ABD: İhmallerin Ağır Sonuçları
Diğer benzer bir örnek ise Amerika Birleşik Devletleri’nin önceki başkanı Donald Trump. Amerika’da 22 Ocak’ta COVID-19 vakası saptandığında Donald Trump’ın bu durumu küçümsemesi alınacak önlemlerin gecikmesine sebep oldu. Sonuç olarak 2020 yılının nisan ayının başında vaka sayısı 300 bini geçti. Amerikan sağlık sistemi yapısının yarattığı eşitsizlikle beraber liderlerin halk sağlığı ve ülke ekonomisi arasındaki seçimi de pandemi ile mücadelede büyük rol oynuyor. Örneğin, Amerika’da her ne kadar COVID-19 testi ücretsiz olsa da testi pozitif çıkanların tedavisi sigorta ile sağlanmakta, bu da nüfusun önemli bir kısmının ne yazık ki tedavi olamayıp yaşamını riske atması anlamına geliyor. Sağlık sistemindeki sorunlara bir de koronavirüs yasaklarının yaratmış olduğu ekonomik durgunluk eklendiğinde dar gelirli nüfus ekonomik eşitsizliği çok daha derinden yaşıyor. Bütün bu ihmaller ve eşitsizlik üzerine Trump’ın koronavirüs ile mücadele etmek yerine başkanlık seçimlerine odaklanması Trump’ın krizi yönetemediği düşüncelerini doğrular nitelikte. Ölümlerin ve vaka sayılarının artması ve diğer politik sorunlar Trump’ın başkanlık koltuğunu kaybetmesine yol açtı. Dolayısıyla Trump’ın bu ihmalleri ve yanlış politikaları hem ABD halkına hem de Trump’ın kendisine fayda etmemiş oldu. Aynı zamanda pandemi sırasındaki Amerika’nın diplomatik ilişkileri ve Trump’ın söylemleri incelendiğinde Trump’ın Çin’i suçlayan sözleri dikkat çekmekte. Çin’in ABD’li gazetecileri sınır dışı etmesi ile Trump’ın koronavirüsü “Çin Virüsü” olarak adlandırmasının arkasında küresel rekabet ve diplomatik geçmiş yatmakta. Kriz zamanlarında liderlerin sorumluluk bilinci ile iş birliği yapması beklenirken büyük güçlerin rekabeti ve birbirini suçlaması tüm dünyaya zarar vermekten başka bir şey yapmamış oldu.
Bütün bunlar demek oluyor ki pandemi sadece halk sağlığı sorunu olarak topluma yansımıyor; bunun altında sağlık hizmetlerine yansıyan politikalar, ekonomik çıkarlar ve liderlerin ideolojileri gibi etmenler yer almakta. Bu etmenlerin sonucunu ise ölüm, hastalık, işsizlik, sosyal eşitsizlik, psikolojik rahatsızlıklar ve ekolojik sorunlar ile toplum çekmiş bulundu.
Peki bu dönemde liderlik nasıl olmalı?
Siyasi liderliğin pandemideki üç kritik işlevi bulunmakta: Yayılım riskini azaltmak, pandeminin yarattığı toplumsal sorunları minimize etmek ve virüs ile mücadelede planlama ve yön sağlamak. Doğru süreç yönetiminde ise kilit bir kavram bulunmakta: güven. Bu güveni sağlayan üç temel nokta ise şeffaflık, doğru planlama ve iş birliği. Liderler sağlık politikaları üretirlerken şeffaf davranarak kamuda oluşacak paniği en aza indirmekle sorumlulardır ve bu aynı zamanda ülkedeki organizasyonların koordinasyonunu da kolaylaştırır. Aynı zamanda koronavirüs küresel bir sorun olduğundan liderler bütün ülkelerin ve dolayısıyla bütün insanlığın birbirine bağlı olduğunu göz önünde bulundurarak ilişkilerini ve iş birliklerini sürdürmek zorundadırlar.
Bahsedilen bu maddeleri çoğu lider geç fark etse de bu kritik noktaları titizlikle uygulayıp erken önlem alan Yeni Zelanda erken aylarda pandeminin üstesinden geldi. Yukarıda bahsedilen iki başarısız örnekten sonra yazımı sonlandırmaya yaklaşırken başarılı bir kadın lider olan Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern’dan da bahsetmek isterim. Örnek alınması gereken bu liderlik tipi, Yeni Zelanda halkı tarafından şefkatli, sempatik, ilgili ve duyarlı olarak görülüyor. Bu sakinleştirici yaklaşımının üstüne Ardern’in sıkı politikaları ve bilimsel ilkelere dayalı erken önlemleri toplumun salgını en hafif derecede atlatılmasını sağladı.
Yazımı noktalandırırken pandemide başarıları ve başarısızlıklarıyla öne çıkan liderlerin kriz yönetiminden çıkarılacak dersleri yeniden hatırlatmak isterim: Pandemilerin başlamasından liderler sorumlu olmasa da pandemi yönetecek olanlar onların politikalarıdır. Kısa vadeli ekonomik ya da politik çıkarlardansa halkın sağlığını önemseyen politikalar hem geri dönülemez ölümleri ve toplumsal eşitsizliğin derinleşmesi önlüyor hem de toplumun birbirine ve liderlere olan güvenini arttırıyor. Bu salgını aşmak hepimizin elinde olsa da politik güç göz önünde bulundurulduğunda liderlere en büyük kritik rol düşüyor.
Kaynakça:
https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-53533538
https://www.aa.com.tr/en/analysis/analysis-covid-19-pandemic-as-global-political-crisis/1777581
https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-52200598
https://www.aa.com.tr/en/analysis/analysis-covid-19-pandemic-as-global-political-crisis/1777581