Yaşayan Bir Ölü: Cotard Sendromu
Ayça Nur DEMİR
Psikiyatri alanı biz insanların hayatında büyük bir öneme sahip branşlardan biridir. İçinde barındırdığı ve incelemeye devam ettiği sayısız hastalıklar vardır. Bu hastalıkların bazılarına günümüzde tedaviler uygulanmakta ve olumlu sonuçlar alınmaktadır. Ama bazı hastalıklar vardır ki hala gizemini korumaya devam etmektedir. Bugün sizlere anlatacağım hastalıklardan biri Cotard Sendromu’dur.
Nedir?
Cotard sendromu, literatürde “yürüyen ceset sendromu” olarak da geçmektedir. 1880 yılında Fransız Nörolog Jules Cotard tarafından tanımlanan ve adını bu doktordan alan ve bu hastalıktan mustarip olan kişi kendisinin öldüğünü düşünmekte ve bir ölü gibi yaşamaktadır. Vücudunda kan olmadığını iddia ederler, bedeninden çürümüş et kokusu geldiğini söylerler hatta teninde gezinen kurtları görüp görmediğinizi sorarlar. Genelde bu hastalığa yakalanan kişilerde ek olarak başka hastalıkların da olduğu görülmüştür. Ağırlık olarak Cotard sendromundan mustarip kişilerin ağır bir depresyon geçirdiği de not düşülmüştür.
Geçmiş yıllarda kayıtlara geçen bazı hastalar olmuştur. Bunlardan biri, 1996 yılında genç bir adam ağır bir motosiklet kazası geçirmiş ama tedaviler sonucu iyileşmiştir. Lakin bu kişi o kazanın etkisinden çıkamamış ve kendisinin o kazada öldüğünü düşünmeye başlamıştır. Daha sonra annesi ile beraber Güney Afrika’ya taşınmış ve bu taşınma kendisinin ölü olduğuna iyice inanmasına neden olmuş. Çünkü cehenneme düştüğünü ve cehennemin ancak bu kadar sıcak olabileceğini söylemiştir. Diğer vakalardan biri 2012 yılında Japonya’da kayda geçilmiştir. Hasta, hastaneye gelerek kendisinin öldüğünden şüphelendiğini ve bunu doğrulayıp doğrulamayacaklarını sormuştur. Doktorlar da yürüyerek gelen birisinin ölü olmayacağını vurgulasalar da adam bu durumun beyninin bir oyunu olduğunu düşünmeye başlamıştır. Tedaviye başlanmış ve olumlu sonuç alınmıştır.
Ne kadar Yaygın?
Bu hastalık Dünya üzerinde oldukça nadir görülen hastalıklardan biridir. Tahmini oranın %0,50-57 arası olabileceği hesap edilmiştir. Nadir olduğu için de doktorların bu hastalıkla alakalı bilgileri de oldukça sınırlıdır. Ama cinsiyet bazında inceleme yapıldığında ise kadınlarda daha sık görüldüğü not edilmiştir. Genelde her şeyini kaybetmiş olma duygusu hakim oluyor. Bu duygu o kadar çok baskın oluyor ki bir süre sonra kişi fiziksel olarak da kayıp yaşamaya başladığını düşünüyor. Tüm vücudunu kaybettiğini söylüyor ve bununla beraber kişide ölüm duygusu da oluşuyor. En son hasta kendisinin ölü olduğuna inanıyor.
Tedavi
Bu hastalığın kesinleşmiş bir tedavisi bulunmamaktadır. Genelde hastalar ilaçlar veya elektroşok yöntemi ile tedavi edilmektedir. Ağır bir vaka ise o zaman hasta gözlem altında tutulmaktadır.
Kaynakça: