Uzm. Dr. Gökhan Tazegül, İç Hastalıkları Ankara Polatlı Duatepe Devlet Hastanesi
Sayın okurlar,
Hoş geldiniz!
Yayın hayatına yeni başlayan bu platformumuzda, hem sağlık alanında klinikte hizmet veren, hem de akademik anlamda gelişimde yol kat etmeye çalışan, benim de içinde bulunduğum genç akademisyenlerin çok işine yarayacak bazı bilgi verici yazılar yazmayı hedefliyorum.
Uzun bir yazı dizisinin bu ilk yazısında, size yazılarımın genel amacını ifade etmeyi hedefliyorum. Bu yazı dizisinde, sizleri bilimsel yayıncılığın bilimi, bu işin gerçekleri ve yanlış bilinen doğruları ile tanıştıracağım. Bu yazı dizisini okumaya başladığınızda, SCI nedir, SCIE nedir, ESCI nedir, neden var olmuşlardır ve nereden gelmektedirler, SCOPUS, EBSCO, Index Copernicus, DOAJ gibi indeksler nelerdir, ne işe yararlar gibi bilgileri öğrenecek; bilim-ölçüsel veriler (h-indeks, impakt faktör, SJR, Q1 vb.) hakkında bilgi sahibi olacak ve bunları etkin şekilde kullanacaksınız. Akademik hayatımıza bir perspektif kazandırması için mutlak bilinmesi gereken bu bilgilerin yanı sıra, sizleri ulusal ve uluslar arası camiada görülmekte olan yağmacı dergi ve yağmacı editörler, sayısız yazı geri çekmeler ve altta yatan vurgunlar, indekslerde ve bilim-ölçüsel verilerde gerçekleştirilen oyunlar gibi sayısız spekülasyonlara maruz bırakacağım. İşte bunlardan bir kaçı:
“En çok takdir gören SCI indeksinin, Thomson Reuters, ardından da yeni kurulan Clarivate adlı bir analitik şirketine satılması, bu şirketin Wall Street’te New York Menkul Kıymetler borsasında hisse senetlerinin işlem görmesi indeksin özgürlüğünü veya kalitesini etkiler mi? Hangi dergilerin impakt faktörleri ile nasıl oynanmıştır? İmpakt faktör hesaplanmasında ne gibi oyunlar dönmektedir? Bu oynanma sonrası o dergiler el değiştirmiş midir? Bilim dünyası, SCI-Expanded’dan büyük müdür? Alternatifler nelerdir? TRDizin neden SCI-Expanded’dan iyidir? PubMed’de çıkan her yazı SCIE midir?”
Bu yazı dizisinde yer alacak ikinci bir konumuz da, bilimin para ile ilgisinin bu kadar yakınlaştığı bir dönemde açık erişim yayıncılık ve bu yayıncılık tipinin ülkemizde bulduğu karşılık hakkında olacaktır. Bu konuda dünyanın ve ülkemizin yönelimleri, akademik atama ve yükseltme kriterlerinde bulduğu karşılık, bunun hakkaniyetli olup olmaması yönünde tartışmalar gerçekleştireceğiz:
“Nature yayın grubunun, açık erişim ücreti olarak 10.000 ABD Doları istiyor olması normal midir? Biz ülkemizde açık erişim yayın üretirken neden ücret istemiyoruz? Bilimi üretenin, okuyan editörün, değerlendiren hakemin cebine gitmeyen bu paralar nereye gidiyor? Hakeme 450 ABD doları para verilmesi etik midir? Para verdiğimiz her dergi yağmacı mıdır? Parayı ne zaman veya ne için verdiğimiz önem arz eder mi?”
İşte bütün bu konular, genç akademisyenlerimizin önemle bilmesi ve fikir sahibi olması gereken konular arasında gelmektedir. Akademisyenliği sadece bilimsel yayın üretme, sözlü sunum veya atıf alma değil, aynı zamanda bilimsel yayıncılığın bilimi ve felsefesi konusunda fikir üretme ve eleştirel yaklaşmayı da kapsadığının farkında olan, bu konuda kabiliyetlerimizi geliştireceğimiz ve bu anlamda zihin egzersizleri yapacağımız bir atmosferin oluşmasına bu yazılar ile öncülük etmeye çalışacağım. Bu tartışmalarda, yazının içerisinde sizden gelen görüş ve eleştirilere de izin vermeniz dâhilinde birebir yer vereceğim.
Hepinize yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim, yazı dizimin bir sonraki yazısında görüşmek üzere!